2. Hukuk Dairesi Esas No: 2007/3285 Karar No: 2007/17199
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2007/3285 Esas 2007/17199 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı kadın, kusursuz olduğu için boşanmaya neden olacak olaylarda suçsuzdur. Ancak, davacı koca başka bir kadınla birlikte olduğundan tamamen kusurludur. Türk Medeni Kanunu'nun 166/3 maddesi koşulları oluşmamıştır. Kanunun 166. maddesi, tamamen kusurlu eşin bile boşanma talep edebileceği ve kazanabileceği bir düzenleme değildir. Boşanma talep eden kişi, karşı tarafın hiçbir eylemi veya davranışı olmadan evlilik birliğini temelden sarsar ve daha fazla kusurlu bulunduğu sürece boşanma talep edebilir. Boşanmaya karar verilebilmesi için davacının, davalının az da olsa bir kusuru olduğunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Ancak, az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu tek başına yeterli değildir. Az kusurlu eşin karşı çıkması, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı ve eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. Bu örnekte, evlilik birliği temelinden sarsıldığı; ancak, sadece davacının davranışlarından kaynaklandığı ve boşanmaya karar verilmesi gereksiz olduğu sonucuna varılmıştır. Kanun maddeleri: Türk Medeni Kanunu'nun 166 / 3, 166 / 2.
2. Hukuk Dairesi 2007/3285 E. , 2007/17199 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Toplanan delillerden; davacı kocanın başka kadınla yaşadığı davalı kadının ise boşanmaya neden olan olaylarda kusursuz olduğu sabittir. Koca tam kusurludur. Davalının davayı kabul beyanı hukuki sonuç doğurmaz. Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi koşulları oluşmamıştır. *Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. #Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. *Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2) #Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Ancak bu yön temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. 2-Temyize hasren yapılan incelemeye gelince; Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine,peşin alınan harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.10.12.2007