1. Hukuk Dairesi 2019/2779 E. , 2020/4407 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan ..."un paydaşı olduğu 118, 364, 147, 198, 543, 582, 585, 584 ve 7 parsel sayılı taşınmazlarını mal kaçırmak amacıyla davalı oğluna muvazaalı olarak temlik ettiğini, davalının taşınmazları satın alım gücünün bulunmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazları bedeli karşılığı satın aldığını, satış bedelinin bir kısmını nakden ödediğini, bir kısmının ise mirasbırakanın birikmiş sulama borçlarına karşılık mahsup edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece “...Hal böyle olunca; davacı tanıklarının adreslerine tebligat yapılarak, yöntemince duruşmaya çağrılmaları ve davacının iddiaları doğrultusunda beyanlarının alınması, bu şekilde toplanacak ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek murisin gerçek iradesinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır...” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, mahkemece temliğin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 02.11.2010 tarihinde ölümü ile geriye çocukları davacı ..., davalı ... ve dava dışı ...,...,...,...,...,...,... ile ölen oğlu ...’in çocuklarının mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 105 ada 3(118) parsel 31.709,42m2 miktarlı tarla 328/2560 pay, 102 ada 25 (364) parsel 3.049,31m2 miktarlı tarla 8/32 pay, 102 ada 13(147) parsel 117.405,74m2 miktarlı tarla 24/384 pay, 102 ada 27(198) parsel 31.270,99m2 miktarlı tarla 8/64 pay, 102 ada 7 (543) parsel 188.510,56m2 miktarlı tarla 504/15360 pay,124 ada 42(582) parsel 66.270,80m2 miktarlı tarla 8/288 pay, 108 ada 26 parsel(585) parsel 37.078,05m2 miktarlı tarla 272/5120 pay,104 ada 28 (584) parsel 12.981,68m2 miktarlı tarla 272/5120 pay ve 102 ada 10(7) parsel 17.343,50m2 miktarlı tarla 8/256 pay mirasbırakan adına kayıtlı iken 20.03.2008 tarihli akitle satış suretiyle davalı ...’e devredildiği, taşınmazlarda 12.01.2012 tarihli yenileme ve birleştirme işlemi ile davalı adına paylar tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında adına kayıtlı taşınmaz bulunmadığı, davalı ile birlikte yaşadığı, dava konusu taşınmazları davalının ekip biçtiği, davalı tanığı Saffet’in beyanlarında bahsedilen davalı tarafından ödendiği iddia edilen mirasbırakana ait mazot, gübre, elektrik ve su borçlarının davalı Muzafferin eylemlerinden kaynaklandığı, davacı tanığı Gülsen’in beyanlarına üstünlük tanınarak temlikin muvazaalı olduğu sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.