20. Hukuk Dairesi 2016/1448 E. , 2018/1032 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 30/01/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davalı ... vekili Av.... ile karşı taraftan davacı ... ile vekili Av.... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 11/07/2014 havale tarihli dava dilekçesi ile ... ili, ... ilçesi,... köyü, 289 parsel sayılı 922.250,00 m2 yüzölçümlü taşınmazı tapu kaydına güvenerek 23.05.2007 tarihinde satın aldığını, kadastro müdürlüğünce 26.03.2012 tarihli teknik hatanın düzeltilmesi işlemiyle taşınmazın yüzölçümünün 922.250,00 m2 olarak hesaplandığını ve bu şekilde fen klasörü ve tapu kütüğüne yazıldığını ancak sınırlandırma paftası ile uyumlu olan kadastro paftasındaki mülkiyet sınırları esas alınarak, koordinatlarla yeniden sayısal olarak yapılan yüzölçümü hesaplamasında taşınmazın gerçek alanının 612.447,21 m2 olduğunun ve yüzölçümü farklığının kadastro çalışmaları sırasında planimetre ile hesaplama hatasından ve teknolojik hesaplama farklılığından kaynaklandığının tespit edildiğini, davacı tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesine göre süresi içinde yapılan itirazın Kahta Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/101- 2013/399 E.K. sayılı kararıyla reddedildiğini, davacının tapu kayıtlarına güvenerek satın aldığı taşınmazda 309.802,79 m2 fark için ödemesinin karşılıksız kaldığını belirterek, Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince, davaya konu 309.802,79 m2 bölümün, sulh hukuk mahkemesi kararının kesinleştiği 13/01/2014 tarihi itibarıyla hesaplanacak değerinin, yine aynı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra 29/05/2015 tarihli harçlandırılmış dilekçesi ile dava değerini 1.350.740,16 TL olarak ıslah etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile; 350.740,16 TL"nin 13.01.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK.nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın niteliğini tarla olarak kabul edip net gelir yöntemine göre değerini belirleyen bilirkişi raporu hükme esas alınarak hüküm kurulmuş ise de; taşınmazın tapu kaydında, 10/07/2009 ve 08/07/2011 tarihli ... lehine konulmuş irtifak hakkı bulunduğu anlaşılmaktadır. Taşınmaz üzerinde irtifak hakkı tesis edilirken belirlenen irtifak bedeli taşınmaz malikine ödenmektedir. Malikler hem gerçek bedeli hem de irtifak bedelini talep edemezler. Belirlenen gerçek bedel üzerinden daha önce tahsil edilen irtifak bedelinin düşülmesi (tenkisi) zorunludur. Ayrıca taşınmazın niteliği, konumu, toprak özelliği ve yüzölçümü dikkate alındığında, değeri belirlenirken kapitalizasyon faiz oranının % 4-5 uygulanması gerekirken, bu oranın % 6 kabulü ile fazla bedel tespit edilmiş olması doğru değildir.
Bu nedenle mahkemece, taşınmazın irtifak bedelinin, bilirkişilerce tespit edilen değerinden düşülerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1630,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak kendisini avukat ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine 15/02/2018 günü oybirliği ile karar verildi.