8. Hukuk Dairesi 2016/19012 E. , 2020/341 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçüncü kişi vekili,borçlu ile adreslerinin farklı olduğunu, borçlu şirket ile 30.10.2014 ve 14.01.2014 tarihli yapım işi için sözleşme yapıldığını, borçlu şirketin işleri tamamlamadığını, 02.07.2015’de sözleşmenin feshedildiğini, hak ediş kapsamında hacze konu mahcuzların müvekkiline ait olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili,davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, haciz yapılan yerin borçluya ait olmadığı, borçlu ile üçüncü kişi arasında organik bağ kurulamadığı, üçüncü kişinin karinenin aksini ispatladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş,karar davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dava konusu haciz, üçüncü kişinin ticaret sicil adresinde yapılmış olmakla birlikte, haciz sırasında insan kaynakları müdürü borçluya ait kısmın çalışanlar tarafından gösterileceğini ve borçluya ait mal var ise haczedilebileceğini beyan etmiş, yine genel müdür yardımcısı olarak beyanda bulunan kişi ise haciz mahallinde borçluya ait kamp alanına götürebileceklerini beyan etmiştir. Ayrıca, borçlunun adı yazılı uyarı levhasının haciz mahallinde bulunduğu görülmüştür. İİK"nin 97/a maddesi gereğince borçlu ve üçüncü kişinin malı birlikte elde bulundurmaları halinde mal borçlu elinde sayılır. Mülkiyet karinesinin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. Üçüncü kişi tarafından karinenin aksini ispat için, sözleşme, fesih protokolü, fatura ve tanık beyanına dayanılmıştır. Alacaklı, hacze konu mahcuzları borçluya sattığını, üçüncü kişi ise hak ediş kapsamında menkullerin mülkiyetinin kendisine geçtiğini beyan etmiştir. Ne var ki, toplanan deliller, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. Mahkemece, davacı üçüncü kişinin delil olarak dayandığı, sözleşme, fesih protokolü, fatura ve hak ediş evrakları, banka ödeme kayıtları, mahcuzlara ilişkin faturalar dikkate alınarak borçlu ve üçüncü kişi şirketlerin ticari defterleri de incelenmek suretiyle (açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olması göz önünde bulundurularak) fesih protokolü ile taşeronluk ilişkisinin tasfiyesine yönelik hak ediş kayıtları, hak edişlerin mahcuz mallar değerini karşılaması bakımından mahsup ve ödeme ilişkileri değerlendirilerek netice olarak haciz tarihi itibarıyla dava konusu menkullerin mülkiyetinin hak ediş kapsamında davacı üçüncü kişiye geçip geçmediği noktasında mali müşavir ve inşaat mühendisi katılımı ile uzman bilirkişi raporu düzenlettirilmesi, bu doğrultuda elde edilen bilgilerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366 ve HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 20.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.