17. Hukuk Dairesi 2015/10516 E. , 2015/11056 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/02/2015
NUMARASI : 2011/640-2015/44
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı nedeni ile reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili,davalının trafik sigortacısı olduğu aracın yaya olan davacıya çarparak yaralanmasına neden olduğunu, kazanın davalı tarafın kusurundan kaynaklandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken; ıslah dilekçesi ile talebini yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak; davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile uğranılan bedensel zararın sigorta şirketinden tahsili istemine yöneliktir.
2918 sayılı KTK."nun 109/1. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, Ceza Kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK"nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198 Esas ve 2015/1495 Karar sayılı kararı ile tek taraflı kazalarda dahi uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; kaza tarihi 01.09.2008 olup dava 24.10.2011 de açılmıştır. Bu durumda, ceza zamanaşımı süresi, olay tarihinde yürürlükte bulunan Buna göre, davanın açıldığı tarihte uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile verilen hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 22/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.