17. Hukuk Dairesi 2019/6433 E. , 2020/4521 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün davalı adına yönetici tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacı şirketçe sigortalı konutun yağan yağmurlar nedeniyle tıkanan çatı giderlerinin yol açtığı su birikintisinden dolayı su alması sonucu hasar gördüğünü ve sigortalısına 21.07.2014 tarihinde 5.915,34 TL ödendiğini belirterek bu bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı adına yönetici; yönetimin yasa gereği kendilerine düşen sorumluluklarını yerine getirdiğini ve hasarın oluşumunda kusurları bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kabulü ile 5.915,34 TL alacağın ödeme tarihi olan 21/07/2014 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı adına yönetici tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, konut sigorta poliçesi nedeniyle hasar bedelinin ortak yerlerden kaynaklandığı iddiasıyla apartman yönetiminden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı ..., bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu"nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu"nun 19. maddesinde, her kat malikinin ana gayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun"un Ek 1. maddesinde ise kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi"nde çözümleneceği öngörülmüştür.
Somut olaya bakıldığında; davacının sigortalısının maliki olduğu dairenin bulunduğu ana taşınmazın, kat mülkiyeti kurulmuş bir taşınmaz olduğu; davacı ... şirketince sigortalanan konutun, bulunduğu binanın çatı giderlerinin yol açtığı su birikintisinden dolayı su alması sonucu hasar gördüğü ve davalı apartman yönetimine husumet yöneltildiği görülmektedir. Bu durumda, ana taşınmazda kat mülkiyeti kurulmuş olması nedeniyle, davada Sulh Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğu açıktır.
Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re"sen gözetilmesi gereken hususlardandır. Bu durumda mahkemece, davada Sulh Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğu gözetilerek, HMK"nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK"nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 08/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.