17. Hukuk Dairesi 2014/8840 E. , 2016/10963 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı yargı yolu nedeniyle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı şirkete sigortalı bulunan işyerinde 18/05/2012 tarihinde yağmur yağması sebebiyle cadde üzerindeki İSKİ"ye ait rogarın tıkanması sonucu pis suların sigortalı halı satış mağazasının tuvalet giderinden geriye teperek dükkanın içerisine yayılması neticesinde sigortalı işyerinde 17.247 TL"lik hasar meydana geldiğini, hasar bedelinin sigortalıya 21.06.2012 tarihinde ödendiğini, olayda davalının tamamen kusurlu olduğunu ileri sürerek sigortalıya ödenen 17.247 TL hasar bedelinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; öncelikle davacı tarafın iddiasının hizmet kusuruna dayandığından davanın İdare mahkemesinde açılması gerektiğini bildirerek görevsizlik itirazında bulunmuş, esas yönünden de davayı kabul etmediğini ve reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, meydana gelen olayda atık su bağlantı hattının bakım ve işletmesinin İSKİ"nin sorumluluğunda olduğu, İdarenin burada hizmet kusuru olup görevli ve yetkili mahkemenin İdari Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, işyeri sigortasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16. maddesinde; kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşların da tacir sayıldıkları belirtilmiştir.
Davalı ..."nin kuruluşu hakkındaki 2560 sayılı Kanun’da, bu kurumun Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Genel Müdürlük ile yönetileceği, denetçileri vasıtasıyla denetim yapılacağı, yıllık faaliyet ve yatırımlarının bilançolarda belirlenip, genel kurulun onayına sunulacağı ve bütçesinin kamu iktisadi teşebbüslerinde uygulanan bütçe formülüne göre düzenleneceği açıklandığına göre, bu kuruluşun özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olduğunun kabulü gerekir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da, 2560 sayılı Kanuna tabi olan ...nin gördüğü hizmet kamu hizmeti ise de, faaliyetini özel hukuk kuralları altında yapması itibariyle 6102 sayılı TTK’nin l6/l. maddesi anlamında tacir sayılacağını ve tacir olan davalı ile davacı arasındaki haksız fiilden kaynaklanan (TTK’nin 3. maddesi) davaya bakma görevinin adli yargının görevine girdiğini, ...’nin 2l.09.l983 gün ve Esas l980/ll -272l Karar, l983/823 ve YHGK’nin 29.ll.l995 gün Esas l995/ll-647 Karar l995/l043, 03.10.2007 gün ve 2007/4-597 Esas-2007/694 Karar sayılı kararlarında benimsenmiştir.
Bu durumda, tacir olan davalı ... ile davacı arasında davaya bakma görevinin adli yargıya ait olduğu gözetilerek, işin esasına girilmesi, taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin husumet ve vekalet ücretine yönelik sair temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 28/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.