Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/101 Esas 2020/5512 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/101
Karar No: 2020/5512
Karar Tarihi: 13.10.2020

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/101 Esas 2020/5512 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen tasarrufun iptali davasında, davalı şirketlerin aynı faaliyet kolunda çalıştıkları, borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerektiği, haksız satışın İcra ve İflas Kanunu'nun 280/1-2 maddesi gereğince iptaline karar verilmiştir. Hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiş, ancak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından eksik inceleme ile karar verildiği gerekçesiyle bozulmuştur. İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde tasarrufun iptali davaları hakkında düzenlemeler yer almaktadır. Bu kanun maddeleri, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da \"iyiniyet kurallarına aykırılık\" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamayı amaçlamaktadır.
17. Hukuk Dairesi         2019/101 E.  ,  2020/5512 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
    -K A R A R-
    Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı ... İnş. Pet. Gıda Tem. Ür. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığını ve hakkındaki takipleri sonuçsuz bırakmak için dava konusu ... plakalı aracı 19.10.2010 tarihinde diğer davalı şirkete devrettiğinden bu devre ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar vekili, satışın kötüniyetle yapılmadığını, her iki şirketin ayrı tüzel kişilikleri olduğunu, borçlunun aciz halinin olmadığını belirterek haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, dosya içerisindeki nüfus kayıt örneğinden üçüncü kişi şirket ortağı ... ile ... kardeş oldukları, diğer şirket ortağı ... ..."nin oğlu, borçlu şirket ortağı ..."nin de ... oğlu olduğu, davalı şirketlerin aynı faaliyet kolunda çalıştıkları, bu nedenle borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun
    durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerektiği, davalı ve aracı satın alan şirketin ortakları ile aracı satan borçlu şirket ortaklarının aynı kişiler ve yakın akrabalar olması (organik bağ) sebebiyle borçlu şirketin ödeme güçlüğü içine düştüğünü, mallarını kaçırdığını bildikleri farzedileceği, bu durumda yapılan satışın İİK 280/1-2 uyarınca iptali gerekeceğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
    İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
    Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabilir. (İİK.m.277) Bu husus, dava şartı olup, hâkim görevi gereği doğrudan gözetmek zorundadır. Ancak, bu eksiklik yargılamanın her aşamasında hatta temyiz aşamasında dahi giderilebilmesi mümkündür.
    Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 02.03.2005 gün, 2005/15-100-119 sayılı kararına göre, borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu durumu tespit eden haciz tutanağı geçici aciz vesikası niteliğindedir. Somut olayda, borçlu şirketin takip adreside olan ticaret sicil adresine, tebligatlar Tebligat Yasasının 35. maddesine göre yapılmış, 03.04.2012 tarihinde aynı adrese haciz için gidildiğinde adresin kapalı olduğu, içerde herhangi bir malın olmadığı tesbit edilmiştir. Ancak, davacı alacaklının şikayeti üzerine Bafra İcra Ceza Mahkemesinin 2012/859 Esas 2014/392 Karar sayılı dosyasından yapılan yargılama sırasında alının ... İlçe Emniyet Müdürlüğününün düzenlediği 24.01.2014 tarihli müzekkere cevabında borçlunun ... mahallesi ... Cad. No:240 /... adresinde ... Un tabelası altında faaliyet gösterdiği, adına kayıtlı 55 K 5236 plakalı aracın bulunduğu belirtilmiştir. Borçlunun tesbit edilen bu adresinde haciz yapılmamış, maliki olduğu ve davacının da
    haczi bulunan ... plakalı araçla ilgili bir kıymet takdiri yapılarak, borcu karışılayıp karşılamadığı tesbit edilmemiştir.
    Bu durumda, borçlunun aciz halinin varlığının sabit olduğundan söz edilemez.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 13.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.