Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanları S..Ö...."ün hukuki ehliyeti haiz olmadığı halde davalı Mebrure"nin, miras bırakandan hile ile aldığı vekaletnameyi kullanarak .ve ...parsel sayılı taşınmazları davalı S...Y..a tapuda satış işlemi ile devrettiğini, temliki işlemin mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek ehliyetsizlik, vekaletin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal sebeplerine dayalı olarak miras payları oranında tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı S..Y..çekişme konusu taşınmazları bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, miras bırakanın tedavi masraflarını karşılamak amacıyla satış yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Mebrure; yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... ... .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, kendisine asaleten; reşit olmayan, kızı Z... velayeten açtığı davada, çekişme konusu parsellerin temlikinde kullanılan vekaletname ve taşınmazların temliki tarihinde miras bırakanları S...tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, ehliyetli olsa bile, vekaletin kötüye kullanıldığını, ayrıca kendilerinden mal kaçırma gayesiyle temlikin gerçekleştirildiğini ileri sürerek pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Hemen belirtilmelidir ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 gün ve 1990/1-152-236 Sayılı Kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından bir kaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
Öte yandan, dosya içeriğine ve toplanan delillere, özellikle iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriğine göre; davacıların pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulundukları anlaşılmaktadır. M..S..."nin ölüm tarihi (24.08.1999) gözetildiğinde terekesinin el birliği
mülkiyetine, tabi olduğu ve davacıların dışında başkaca mirasçılarının bulunduğu sabittir. El birliği mülkiyetinde ortaklardan birinin terekenin korunmasına ilişkin açtığı davalarda diğer ortakları temsil yetkisinin bulunduğu, alınacak hüküm sonucundan diğerlerininde yararlancakları Türk Medeni Kanununun 702/4. maddesi hükmü gereğidir. Oysa, mülkiyet çekişmesinin bulunduğu ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı olarak pay oranında iptal ve tescil isteği ile açılan davalarda Türk Medeni Kanunun belirtilen maddesi hükmünün uygulama yeri bulunduğu söylenemez. Bir başka ifadeyle el birliği mülkiyetinin hukuksal yapısı gereği değinilen hukuksal nedenlerle pay oranında açılan davanın dinlenebilme olanağı bulunmamaktadır.
Ne varki, mahkemece değinilen ilkeler gözardı edildiği gibi, kabul tarzı itibarı ilede, miras bırakanın vekaletin veriliş ve temlikin yapılış tarihlerinde ehliyetli olup olmadığının Adli Tıp Kurumundan alınacak rapor ile saptanması gerekirken özel ihtisası gerektiren bu halde hakimin kendi görüşü ve değerlendirmesiyle miras bırakanın ehliyetli olduğu kabul edilerek işin esası bakımından davanın reddi de doğru değildir.
O halde, taraflar arasındaki çekişmenin sıhhatli bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından miras bırakanın terekesinin el birliği mülkiyetine, tabi olduğu gözetilerek ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı istek yönünden davacıya terekeye döndürme istemli olarak dava açması için olanak tanınması açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra davanın görülebilirlik koşulu bakımından terekenin davada temsilinin sağlanması ve daha sonra hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu göz önüne alınarak önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bidirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa miras bırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta muşahade kağıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, vekaletname ve akit tarihlerinde miras bırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa iddialarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.09.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.