Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 21 parsel sayılı taşınmazın tapuda Y.., T.., N. ve Y..adlarına kayıtlı olduğunu, mutasarrıfların varissiz öldüğünü, taşınmaz Gümrük E.. H..A....Vakfından icareli olduğundan taşınmazın asıl sahibi vakfına dönmesi gerektiğini ileri sürerek, taşınmazdaki kayyumluğun kaldırılarak mahlulen vakıf adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptali tescili ve kayyumluk şerhinin kaldırılması isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 21 parsel sayılı taşınmazın Gümrük E...H.. A..Vakfından icareli olarak, Y..., T..N.. ve Y...adlarına kayıtlı olduğu, taşınmazın mutasarrıflarının nerede oldukları bilinemediğinden taşınmaza kayyum tayin edildiği ve 17.111966 tarih 1326 yev. no ile taşınmazın sicil kaydına şerh düşüldüğü anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmaz mutasarrıflarının varissiz (mirasçı bırakmadan) öldüklerini, bu nedenle taşınmazın asıl sahibi olan vakfa döneceğini ileri sürerek, kayyumluk şerhinin kaldırılması ile vakıf adına tescil isteğiyle, eldeki davayı açmıştır.
İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre, taşınmazdaki kayyumluk şerhinin kaldırılma isteğinin aynı zamanda kayyumluğun kaldırılması isteğini de içerdiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Yeni Türk Medeni Kanununun, eski kanunun 421. maddesini karşılayan 477. maddesi "...yönetim kayyumluğunun, kayyumun atanmasını gerektiren sebebin ortadan kalkması veya kayyumun görevden alınmasıyla sona ereceğini..." hükme bağlamıştır.
Yasanın 397/2 maddesinde; "vesayet makamının Sulh Hukuk Mahkemesi..." olduğu belirtilmiştir.
O halde, yönetim kayyumluğunun kaldırılmasında görevli, mahkeme, vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesidir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup taraflar yönünden usulü muktesap hak oluşturmayacağı tartışmasızdır. (HGK. 24.5.1974 gün 974/5-133-342 sayılı kararı) Buna göre Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanununun 7. maddesi hükmünün uygulanamayacağı açıktır. Yeni bir kanunla kabul edilen görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan geçmişe de etkilidir. Davanın açıldığı tarihteki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni kanunla görevsiz hale gelmişse, mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekir. Zira bu kural kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
Öte yandan, görev kaidesi hükmün kesinleşmesine kadar mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi gereken bir usül kuralıdır.
Hal böyle olunca, kayyumluğun kaldırılması isteği yönünden mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi, eldeki diğer istek için bekletici sorun yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı Hazinenin temyiz itirazı bu nedenle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.