Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan babalarından kalan 6 ve 7 nolu parsellerde bulunan evde davalı kardeşlerinin oturduğunu, kendilerinin yararlanmasını kabul etmediğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir.
Davalı, taşınmazdaki evde muvafakata dayalı olarak oturduğunu, masraf yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kısmen 6, kısmen de 7 parsel sayılı taşınmazlarda kalan çekişmeli evde davalının oturduğu, davacıların uyarısına rağmen faydalanmalarına karşı koyduğu gerekçesiyle, davacıların paylarına vaki elatmanın önlenmesine ve intifadan men olgusunun gerçekleştiği tarihten itibaren davacıların payları oranında kısmen ecrimisile karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, elatmanın önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, birlikte kullanılan dava konusu 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlardan 6 sayılı parselin kardeş olan taraflar ile dava dışı anneleri adına, 7 sayılı parselin de miras bırakan babaları adına kayıtlı bulunduğu, her iki parsel üzerinde çekişmeye konu tek katlı bir bina ile çekişme dışı başka bir binanın yer aldığı, çekişmeli binada davalının oturduğu anlaşılmaktadır.Davacılar, çekişmeli binadan yararlanmalarının davalı kardeşleri tarafından engellendiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.Ne varki, yapılan soruşturmanın hükme yeterli olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlrdan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Bunun yanında, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Diğer taraftan, M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olayda, çekişmeli bina dışında taşınmazlardaki diğer bina ve bölümlerin kimler tarafından ne şekilde tasarruf edildiği, paydaşlar arasında yukarıda değinilen anlamda bir taksim ya da fiili kullanım biçimi bulunup bulunmadığı hususları üzerinde durulmamıştır.
Hal böyle olunca, açıklanan ilkeler doğrultusunda yeterli araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.