Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan H.Y.7 parça taşınmazını davalı çocuklarına ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile devrettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazalı olduğunu ileri sürerek payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, bakım borcunun yerine getirildiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı Y.ın bakım borcunu yerine getirdiği, diğer davalı Ü.ın ise bakım borcunu yerine getirmediği gerekçesi ile davalı Y. hakkında açılan davanın reddine, davalı Ü.hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Niza konusu 7 parça taşınmaz eşit paylarla davalılara ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile tapuda devredilmiştir. Mahkemece, davalılardan Y.’ın murise baktığı gerekçesiyle hakkındaki dava reddedilmiş; diğer davalının ise sözleşme koşullarını yerine getirmediği benimsenerek hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ölünceye kadar bakım aktinin koşullarının yerine getirilmediği iddiası ile tapu iptal ve tescil davası açma hakkı sözleşmede taraf olan murise ait olup mirasçıların bu nedene dayalı olarak dava açma hakları bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin gerekçesi yerinde değildir.Kaldıki, davada akte aykırılık iddiasına da dayanılmamıştır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir.Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekirki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa,irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir.Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez;akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır.Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın,ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri,elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle bir araştırma yapılıp tarafların tüm delillerinin toplanması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.’ nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,17.9.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.