Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazını, davalı kızlarının talebi ve bilinen nedenlerle tekrar kendisine iade edilmek kayıt ve şartı ile inanç sözleşmesine istinaden aslında satış olmadığı ve satış bedeli olan miktarın ödenmediği halde satış suretiyle davalılara devrettiğini, iade edilmediğini ileri sürerek, davalılar adına olan kaydın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davacının iddiasını yazılı delil ile ispatlayabileceğini belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının iddiasını yazılı delil ile ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı kayden maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmazını davalı kızlarının talebi ve bilinen nedenlerle tekrar kendisine iade edilmek kayıt ve şartı ile inanç sözleşmesine istinaden, aslında satış olmadığı ve satış bedeli olan miktarın ödenmediği halde, satış suretiyle davalılara devrettiğini, ancak taşınmazın kendisine iade edilmediğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, davacının iddiasını yazılı delil ile ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, davacı eldeki davayı açarken dilekçesinde "sair kanuni delillere" daha sonra verdiği 20.11.2007 tarihli dilekçesinde ise yemin deliline başvurmuştur.
Öyle ise, davacının yemin delilinin de değerlendirilmesi, mahkemece bu hususun gözönüne alınarak davacıya yemin delilini kullandırtması gerekeceğinde kuşku yoktur.
Hal böyle olunca, davacıya yemin delilinin kullandırılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.09.2008 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
İnançlı sözleşmeler; inananın (itimat edenin) bir hakkını belirli bir süre veya amaçla inanılana (mutemede) geçirmeyi inanılanın da inananın emir ve talimatlarına göre kullanıp, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hakkı tekrar inanana devretmeyi yüklediği sözleşmeler olarak tanımlanılabilir.
Türk Hukuk Sisteminde İnanç Sözleşmesi müessesesi kural olarak düzenlenmiş değildir.
İnanç sözleşmesi ile ilgili hususlar İçtihatlar ve Doktrin ile yönlendirilmekte olup, bu konudaki ihtiyaca cevap verdiği bir gerçektir.
05.02.1947 tarih 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile öngörülen yazılı delil kuralının İnanç Sözleşmesinden sadece ispat koşulu değil, aynı zamanda geçerlilik koşulu olarakta düşünülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
İnanç sözleşmesinin çoğunluk görüşünde detaylı biçimde anlatılan niteliği gereği taraf yemininin, şart kılınan sözleşme yerine hüküm ve sonuç doğuracağı ve mülkiyetin naklinin sebebi sayılacağı söylenemez.
Aksi halde, tapulu taşınmazların nakli bakımından yasanın öngördüğü zorunlu şekil koşulunun yemin delili ile aşılması sonucunu doğurur.
İçtihatı Birleştirme Kararlarının konuları ile sınırlı olarak çerçevesi genişletilmeden uygulanmasının yerinde olacağıda düşünülmelidir.
Açıkladığımız nedenlerden dolayı hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.