(Kapatılan)16. Hukuk Dairesi 2017/5642 E. , 2021/5265 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu, ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 127 ada 21 parsel sayılı 1301,22 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeniyle 1/2 payla ... adına, 1/2 payla iştirak halinde ..., ... ve ... adına tespit ve tescil edilmiş ve tespit maliki ...’un ölümüyle payı, mirasçıları ... ve ...’a intikal etmiştir. Davacı ..., tapu kaydına ve hibeye dayanarak, taşınmazın tapu kaydının iptali ve adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli 127 ada 21 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar ..., ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun bulunmamaktadır. Çekişmeli 127 ada 21 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti 13.06.2000 tarihinde yapılmış olup, temyize konu davadan önce, tespit malikleri tarafından taşınmazın yüzölçümünün eksik tespit edildiği iddiasıyla komşu taşınmazlar davalı gösterilerek Kadastro Mahkemesine dava açılmış, yargılama neticesinde feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve bu kararın kesinleşmesiyle 127 ada 21 parsel sayılı taşınmaz 13.8.2010 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Ne var ki, anılan bu davada, 127 ada 21 parsel sayılı taşınmaz dava konusu olmadığı gibi, tespit malikleri tarafından komşu parsel maliklerine açılan davanın, aleyhlerine hüküm ifade etmesi de hukuken mümkün bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kanun" un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre, taşınmazın tapuya tescil tarihinden değil, kadastro tutanağının kesinleştiği tarihten başladığına göre, tespitin kesinleştiği 13.03.2001 tarihi ile dava tarihi olan 18.7.2013 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun"un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, esasa girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.06.2021 gününde oy birliği ile karar verildi.