4. Hukuk Dairesi Esas No: 2011/39 Karar No: 2012/2784 Karar Tarihi: 23.02.2012
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2011/39 Esas 2012/2784 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, sınav kazandıktan sonra atamasının yapılmaması nedeniyle manevi tazminat istemişti. Ancak dava idari yargı kararı uygulanmadığı için açılmıştı. Mahkeme, bilirkişiye başvurarak hatalı bir karar verdi ve davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerekirken kısmen kabul edildiğine karar verildi. Kanun maddeleri olarak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesi ve Anayasanın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1. maddesi gösterilmiş ve kararın bozulması gerektiği belirtilmiştir.
4. Hukuk Dairesi 2011/39 E. , 2012/2784 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 07/10/2009 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/09/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz olunmuştur. Davacı vekili müvekkilinin sınav kazanıp atamasının yapılmaması üzerine ... 3. İdare Mahkemesinin 2002/626 Esas sayılı dosyası ile dava açıp lehine karar aldığını, bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığınca önce Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne, bir ay sonra da Eğitim Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığına, şube müdürü olarak atamasının yapıldığını, bir süre sonra da hiç bir haklı sebep yokken sürgün niteliğinde ... Cumhuriyet İlkokuluna Almanca öğretmeni olarak atamasının yapıldığını, tenzili rütbe olarak Almanca öğretmenliğine atanmasıyla manevi olarak büyük çöküntüye düştüğünü ve atanması yolunda Personel Genel Müdürlüğünün hazırladığı gerçeğe aykırı yazıyı Bakanın onayına sunarak onaylatan Müşteşarın sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki bu davayı açmıştır. Mahkemece dava, idari yargı kararının uygulanmaması nedeniyle tazminat istemi olarak değerlendirilmiş ve bu konuda hukukçu bilirkişiden rapor alınmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266 ve devamı maddelerinde, çözümü hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurulacağı, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan hallerde bilirkişi dinlenemeyeceği belirtilmiştir. Somut olay, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilir niteliktedir. Mahkemenin HMK"nun 266. maddesinin emredici kuralına aykırı olarak bu konuda bilirkişiye başvurması hatalı olmuştur. Davaya konu edilen olayda Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yapan ve kamu görevlisi sıfatını taşıyan davalının, yine Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitim Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığında Şube Müdürü olarak çalışan davacının Almanca öğretmenliğine atamasının yapılması için Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce düzenlenen teklif yazısına "olur" vermesi nedeniyle manevi tazminat istenmiştir. Davacı vekilinin idari yargı kararının uygulanmamasına yönelik herhangi bir tazminat istemi yoktur. Davanın bu niteliği itibariyle, Anayasa"nın 129/5. maddesi gereğince davalıya husumet düşmez. Husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir. Yeni HMK 114/d maddesi gereğince husumet dava şartı olmuştur, resen dikkate alınması gerekir. Yerel mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, davalı hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/02/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi. (M) KARŞI OY YAZISI Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabilir. İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesi, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlıdır. Kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde belirtilen maddi olgulardan davalının salt kişisel kusuruna dayanıldığının anlaşılması karşısında öncelikle bu iddia doğrultusunda delillerin toplanıp değerlendirilerek sonuca varılması gerekir. Dairemizin istikrar kazanmış uygulamaları ve Hukuk Genel Kurulu’nun 15/11/2000 gün ve E:2001/4-1650; 2000/1690, 26/09/2001 gün ve E.2001/4-595 K:2001/643, 29/03/2006 gün ve E.2006/4-86 K:2006/111; 17/10/2007 gün ve E:2007/4-640 K.2007/725; 31/10/2007 gün ve E:2007/4-800 K:2007/797; 20/02/2008 gün ve 2008/4-156 K:2008/140 sayılı ilamlarında aynı ilkenin benimsenmiş olmasına göre davanın husumet nedeniyle reddi gerektiği şeklinde çoğunluğun bozma nedenine katılmıyorum. 23/02/2012