17. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/5939 Karar No: 2017/8849 Karar Tarihi: 11.10.2017
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/5939 Esas 2017/8849 Karar Sayılı İlamı
17. Hukuk Dairesi 2016/5939 E. , 2017/8849 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, borçlular ... Ltd.Şti ve ... hakkında 6183 sayılı Yasa gereğince takip yaptıklarını, kamu alacağının tahsil edilmediğini ve borçluların alacağın tahsili önlemek amacı ile dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara devrettiklerinden, bu tasarrufların iptalini talep etmiştir. Davalı vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, haksız açılan davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, dava konusu tasarrufların borcun kesinleşmesinden önce olduğu, davalı 3.kişilerin iyiniyetli oldukları ve borçlu şirket ve yetkilileri ile bir ilgilerinin olmadığı, muvazaanın ispatlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 6183 sayılı Yasa"nın 24 devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. 1-6183 sayalı Yasa"nın 25.maddesinde "iptal borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle, bunların mirasçıları ve suiniyet sahibi diğer üçüncü şahıslara karşı istenileceği" belirtilmiştir. Buna göre davalı olarak borçlu ile birlikte lehine tasarrufta bulunan üçüncü kişi ve bunlar tarafından devir halinde diğer üçüncü kişilerin yasal hasım olmaları gerektiği açıktır. Taraf ehliyeti dava koşullarından olup mahkemece öncelikle ve resen incelenmesi gerekenususlardandır. Somut olayda, davalı borçlu ... eldeki dava açıldıktan sonra tarihinde vefat ettiği, mirasçılarının davaya dahil edildiği, mirasçıların ... 5 Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/2168 Esas 2011/2171 Karar sayılı mahkeme kararı ile murisin mirasının reddettiği anlaşılmaktadır. Zorunlu hasım olan borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden konunun miras hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gereklidir. Bu durumda, anılan mirasın reddi kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmesi halinde mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanmalı, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunmalıdır. Açıklanan nedenlerle taraf teşkili sağlanmadan kurulan hüküm isabetli görülmemiştir. Zira mirasın tasfiyesi işlemleri talebe bağlı işlemler olmayıp mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res"en yapılması gereken işlemlerdendir. Talep üzerine yapılabilirliği bu özelliğini ortadan kaldırmaz.(Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 27.1.1995 gün ve 1995/13145,1995/947; HGK"nun 29.1.1975 gün 1682-100 ve 3.7.2002 gün 15/572-577 sayılı kararları aynı doğrultudadır) 2-HMK"nun 167.maddesi gereğince yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için davanın her aşamasında talep halinde veya kendiliğinden ayrılmasına karar verir.Dava konusu olaydaki tasarrufların bağımsız olduğu ayrı ayrı karar vermek gerektiği, taraf ve taşınmaz sayısının fazlalığı dikkati alınarak, yargılamanın daha sağlıklı yürütülmesi için taşınmaz veya davalıların belli gruplar halinde ayrılmasına karar verilmemesi de isabetsiz bulunmuştur. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 11.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.