14. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/974 Karar No: 2010/1785 Karar Tarihi: 22.02.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/974 Esas 2010/1785 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2010/974 E. , 2010/1785 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 29.06.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydındaki şerhin terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07.10.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, beyanlar sütunundaki belirtmenin terkini isteğine ilişkindir. Davacılar, 476 ada 11 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesinde kayıtlı bulunan "..."e aittir" belirtmesinin taşınmaz üzerindeki dam vasıflı muhdesatın yıkılması nedeniyle bulunmadığını ileri sürerek tapu kaydından terkinini istemiştir. Davalı ... husumet itirazında bulunarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir. 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda “muhdesat” kavramında bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı sadece şahsi bir haktır. Bu hakkın hukuki mahiyeti ve nasıl kullanılacağı TMK’nun 722, 724. ve 729. maddelerinde açıklanmıştır. Bir kişi lehine muhdesatın tespitine ve bunun kütüğün beyanlar hanesine yazılmasına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 19/2 maddesi imkan sağlamaktadır. Gerçekten, anılan hüküm uyarınca; “Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.” Bu tür bir hakkın zemin üzerindeki binanın veya ağaçların yok olması gibi bazı nedenlerle ortadan kalkacağı kuşkusuzdur. Diğer taraftan, Türk Medeni Kanununun 1012. maddesi hükmünce de kaydın terkini kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlı olarak yapılabilir. Türk Medeni Kanununun 1026. maddesi uyarınca terkin işlemini yapacak merci ise ilgili tapu sicil müdürlüğüdür. Bunun için tapuya başvurulması, hakkın yok olduğu ve sona erdiği belirtilerek terkin talebinde bulunulması, kadastro müdürlüğü elamanlarının zemine giderek hakkın sona erip ermediğini saptaması, bundan sonra da değişiklik beyannamesi düzenlenerek tapuya gönderilmesi gerekir. Terkin işleminden sonra adresi kayıtlarda belirli ise muhdesat sahibine Türk Medeni Kanununun 1019. maddesi gereğince duyuruda bulunulur. Dava ise ancak bu tebliğden itibaren 30 gün içinde hak sahibi tarafından terkin işleminin iptali istemiyle açılabilir. Değinilen bütün bu işlemlerin yapılacağı yer tapu sicil müdürlüğü olduğundan doğrudan mahkemeden terkin istemiyle dava açılamaz. Somut olayda da, davacılar adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydındaki "..."e aittir" şeklindeki belirtmenin terkini istemi idari makamın görevine giren bir iş olup kendisine arzolunduğundan mahkemece HUMK’nun 7. maddesi hükmü gözetilerek davanın yargı yeri nedeniyle reddi gerekirken istem hüküm altına alındığından karar bozulmalıdır. Kabule göre de; tapu kaydındaki belirtmenin terkini istemine ilişkin davaların, belirtmeden kaynaklanan hakkın sahibine yöneltilmesi gerekli olup Tapu Sicil Müdürlüğü hakkındaki davanın husumet noktasından reddi gerektiğinin gözardı edilmesi de doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 22.02.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.