10. Hukuk Dairesi 2018/1328 E. , 2018/8038 K.
"İçtihat Metni".....
Asıl ve birleşen davalar, yersiz ödendiği gerekçesi ile davalıya ödenen ölüm aylıklarının tahsili için yapılan icra takiplerine yapılan itirazın iptali ile icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtilen şekilde, asıl davada konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davada ise, davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Asıl ve birleşen davalar, yersiz ödenen aylıkların tahsiline yönelik davalı borçlu aleyhine girişilen icra takiplerine vaki itirazın iptali ile % 20 icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkin olup, takip tarihi itibari ile yürürlükte olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın % 20’sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür.
İtirazın iptali davalarında, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, alacağın likit olması zorunludur. Anılan bu tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında asıl ve birleşen davalar değerlendirildiğinde, davalı borçlu tarafından asıl dava yönünden takibe itiraz sonrasında, icra dosyasına yapılan ödemeler ve davacı kurum talebi dikkate alınarak, hak etmediği aylıkların her ay kendisine ödenen borçlunun herhangi bir hesaplamaya gerek olmaksızın yalnız başına borç miktarını bilebilecek durumda olması karşısında; her iki davadaki istemlere göre, davalı borçlunun, icra inkâr tazminatları ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde icra inkâr tazminatına yönelik istemlerin reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hükmün 3. bendinin tamamen silinmesi ile yerine:
“..... sayılı dosyasına konu takibe konu tutarın % 20"si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile davacı Kuruma verilmesine, birleşen davada, hüküm altına alınan tutarın % 20"si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile davacı Kuruma verilmesine,” ibarelerinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıdan alınmasına, 16/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.......