17. Hukuk Dairesi 2015/15916 E. , 2018/8626 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının işleteni olduğu otobüste yolcu olan davacının 14.09.2010 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında ağır yaralandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL maddi tazminatın, 300.000,00 TL manevi tazminatın olay (14/09/2010) tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile maddi talebini yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile 13.339,05 TL’nin 1.000,00 TL’sinin dava tarihinden, 12.339,05 TL’sini ıslah tarihi olan 27/10/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin
dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-)Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteminden ibarettir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K.nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle davacı için takdir olunan manevi tazminatın düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3-)Davacılar vekili tarafından dava dilekçesinde temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş ve mahkemece yasal faize hükmedilmiştir. Oysa, davacının yolcu olduğu araç ticari araç olup temerrüt faizi olarak avans faizine hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesi doğru değildir.
4-)Davacı vekili hem dava dilekçesinde hem de ıslah dilekçesinde olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi talebinde bulunmuştur. Dolayısıyla, zarar gören, gerek en başta dava dilekçesinde talep ettiği miktara, gerekse sonradan ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak olay tarihinden itibaren temerrüt faizi istemiş olmakla her iki durum için de faiz başlangıcı olay tarihi olacaktır. O halde, kabul edilen tazminat miktarında faiz başlangıcının dava ve ıslah edilen kısım yönünden olay tarihi olarak kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2),(3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 04/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.