Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/12-81 Esas 2010/118 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2010/12-81
Karar No: 2010/118
Karar Tarihi: 03.03.2010

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2010/12-81 Esas 2010/118 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi'nde görülen bir Borca İtiraz davası sonucunda verilen karar taraflar tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi davayı kısmen kabul etmiş ve gerekçeli kararda talebin tamamının kabulüne karar verilmiştir. Ancak kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunması nedeniyle kararda bozma talebi dile getirilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, hakim önceki kısa karara bağlı olmadan çelişkiyi gidererek yeni bir karar vermekle yükümlüdür. 429. maddeye göre Yargıtay'ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına hakim karar verir. Hakim, tarafların düşüncesi ve isteğiyle bağlı olmaksızın bozma ilamına uyma ya da direnme kararı verebilir. Ancak, nizalı kazalarda bozma kararına karşı düşünce sorulması halinde tarafların bozma kararına uyulmasını istemeleri, hakimi karara bağlayıcı hale getirir. Mahkeme, bozma kararına uymak yerine önceki kararda direnmekle usul ve yasaya aykırı davranmıştır. Kararda yer alan kanun maddeleri: Anayasa, HUMK'nun 382. maddesi ve 429. maddesi.
Hukuk Genel Kurulu         2010/12-81 E.  ,  2010/118 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ     : Ankara 11. İcra Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ     : 09/06/2009
    NUMARASI       : 2009/659-2009/910

     Taraflar arasındaki “Borca İtiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11.İcra Mahkemesince davanın kabulüne  dair verilen 9.10.2008 gün ve 496-926 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 23.3.2009  gün ve 27068-6100  sayılı ilamı ile;
     (…Mahkemece verilen kısa kararda talebin kısmen kabulüne, gerekçeli kararda ise talebin kabulüne karar verilmiştir.
    Anayasada, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bunun anlamı, yargılama açık olacak ve yargılama sonunda verilen kararda açıkça belirtilecektir. HUMK’nun 382. maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 1991/2 E, 1992/4 K. sayılı ilamında da, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunması bozma nedeni olarak belirtilmiştir.
    Bu durumda, mahkemece yapılacak iş, bozmadan sonra hakimin önceki kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırılmak suretiyle vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davacı ve davalı vekilleri 

                                        HUKUK GENEL KURULU KARARI
     
    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    İstek, borca itirazdan ibarettir.
    Bozmadan sonra taraf vekilleri bozma ilamına uyulmasını istemişler, yerel mahkeme önceki kararında direnmiştir. 
    Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında; işin esasının görüşülmesine geçilmezden önce, her iki taraf vekillerinin bozmaya uyulmasını istemeleri karşısında mahkemece direnme kararı verilmesine usulen olanak bulunup bulunmadığı, ön sorun olarak incelenip, tartışılmıştır. 
    Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi hükmüne göre, Hakim, Yargıtay"ın bozma kararı  üzerine tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir.
    Görülüyor ki hakim, kural olarak Yargıtay bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp,  bu yönden serbest davranmak, uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir.
    Diğer taraftan, nizalı kazada eğer bozma kararına karşı diyecekleri sorulan tarafların bozma kararına uyulmasını istemeleri, bozma nedenleri bakımından bozma kararına uyulmasını isteyen tarafı bağlayabilecek ve davayı karşı taraf yararına sona erdirebilecek bir nitelik taşıyorsa böyle bir durumda hakimin artık direnme kararı vermesi olanağı bulunduğundan da söz edilemez. Eş söyleyişle, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re"sen) göz önünde bulundurulması gereken sebeplerden olmaması halinde taraflar veya vekilleri, bozma kararına uyulmasını istemişlerse,  artık mahkeme önceki kararda direnemez.
    Yargıtay"ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması da bu doğrultudadır (Hukuk Genel Kurulu"nun 18.10.1989 gün 541-534, 21.2.1990 gün 10-117, 7.10.1990 gün 439-562, 19.2.1992 gün 635-82, 23.2.1994 gün 936-94 sayılı kararları).
    Bu bağlamda somut olay incelendiğinde; eldeki dava çekişmesiz yargıya ilişkin olmayıp, ortaklığın giderilmesi davasında olduğu gibi, çift yönlü bir dava niteliğinde de değildir.
    Kamu düzenine ilişkin olmayan  ve dolayısı ile hakimin kendiliğinden (re"sen) göz  önünde bulundurması gerekmeyen  temyize konu davada, Özel Daire"ce Mahkeme Kararının bozulmasını takiben, davacı ve davalı vekilleri 09.06.2009 tarihli oturumda, bozma ilamına uyulmasını istemişlerdir. Tarafların bu kabulleri hukuki sonuç doğurabilecek niteliktedir. Mahkemenin her iki tarafın bozmayı kabul yönündeki bu irade açıklamalarını  nazara almadan direnme kararı vermesi olanaklı değildir.
    Hal böyle olunca, mahkemece bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu  nedenle bozulmalıdır.
    SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince  BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 03.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.