18. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/1003 Karar No: 2015/12772 Karar Tarihi: 15.09.2015
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/1003 Esas 2015/12772 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sulh Hukuk Mahkemesi'ne Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen ihbar yazısında, kısıtlı bir kişinin vesayet altına alınması gerektiren bir durumun olduğu belirtilmiştir. Bu sebeple, TMK'nun 405/2 ve 432/1 maddeleri uyarınca vesayet altına alınması istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı/kısıtlı ve vasi tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi kararında, duruşma yapılmadan dosya üzerinden verilen kararın hukukun cevaz verdiği haller dışında mümkün olmadığına dikkat çekilmiştir. Tarafların savunma hakkını kullanabilmesi için duruşma açılması gerektiği vurgulanmıştır. Kanunların açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemeyeceği belirtilmiştir. Bu sebeple, dosya üzerinden verilen kararın isabetli olmadığı ve kararın bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Kararda, Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesine ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 382/2b-19, 385, 317, 320-1 maddelerine değinilmiştir.
18. Hukuk Dairesi 2015/1003 E. , 2015/12772 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığınca gönderilen ihbar yazısında kısıtlı ..."ün vesayet altına alınmasını gerektiren bir durumda olduğu soruşturma evrakı kapsamından anlaşıldığından TMK"nun 405/2 ve 432/1 maddeleri uyarınca vesayet altına alınması istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı/ kısıtlı ve vasi tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 405. maddesine göre vesayet altına alma kararı verilmesi istemine ilişkindir. Vesayete ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkindir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 382/2b-19. maddesinde vesayet işlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, 385. maddesinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde basit yargılama usulünün uygulanacağı, 317. maddesinde ise, davalıya tebligat yapılması gerektiği düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 320-1 maddesinde: “Mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.” hükmü öngörülmüştür. Mahkemece, bu madde hükmü gözetilerek, dosya üzerinden karar verilmişse de, varılan sonucun maddenin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki; anılan maddeye göre, duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir. (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir. (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi) Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez. Bilindiği üzere HMK.nun hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C.Anayasa’nın 36. maddesi ile 6100 Sayılı HMK.nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.