Davacılar F.. E.. ve diğeri vekili Avukat A.. H.. tarafından, davalı A.. A.. aleyhine 02/12/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/11/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Davalı A.. A.., tazminat davası sona ermeden önce ceza mahkemesinin kesinleşen kararı ile 10 yıl hapis cezasına mahkum olmakla yasal kısıtlılık altına girmiştir. B..K..35 ve 397. maddeleri hükümlerine göre aksi sözleşmeden veya işin niteliğinden anlaşılmadıkça vekalet gerek vekilin gerekse müvekkilin ehliyetinin ortadan kalkması ile son bulur. Böylece Avukat S.. Ö.. ceza kararının kesinleşmesinden itibaren davalı yasal kısıtlıyı temsil yetkisi kalmamıştır. Bu nedenle davalı yasal kısıtlının cezaevine alınıp alınmadığı ve T.. K..’nun 407. maddesi uyarınca bir vasi tayin edilip edilmediği araştırılmalıdır. Şayet bu işlemler yapılmamışsa ve hükümlü şartla salıverilmiş olsa bile bihakkın tahliye tarihi gelmemişse öncelikle bunlar tamamlattırılmalı ve sonra kararı temyiz eden avukatın vasiden alacağı vekaletnameyi ibraz etmesi istenilmelidir. Vekaletname verilmezse, mahkeme ilamı vasiye “kanuni süre içinde vasinin mahkeme hükmünü ayrıca temyiz edebileceği, bu süre içinde temyiz hakkını kullanmadığı takdirde yetkisiz vekil tarafından yapılmış olan temyize icazet vermiş (kabul etmiş) sayılacağı; temyizi kabul etmiyorsa bunu açıkça bildirmesi gerektiği” kaydını içerir biçimde tebligat çıkarılmalı ve sonucuna göre işlem yapılmalıdır. SONUÇ: Dosyanın gösterilen nedenle ve belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahal mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE 24/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.