14. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/14383 Karar No: 2017/5007 Karar Tarihi: 13.06.2017
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/14383 Esas 2017/5007 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı vekili, müvekkilinin paydaş olduğu bir taşınmazda önceki paydaşların paylarını satış yoluyla davalıya devrettiğini ve gerçek pay satış değerinin önalım hakkına engel olmak için tapuda yüksek gösterildiğini ileri sürerek, gerçek değer üzerinden davalı adına kayıtlı payın önalım nedeniyle iptal edilerek davacı adına tescilini istemiştir. Davalı vekili ise, taşınmazda fiili taksim bulunduğundan bahisle davanın reddini istemiştir. Mahkeme, davalının fiili taksim iddiasını ispatlayamadığından, davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak Yargıtay, yapılan keşifte davacı ve davalıya yer satan satıcının kullandığı yer var ise fiili taksim savunmasına değer verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Kararda, önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara öncelikle satın alma yetkisi veren bir hakkın doğduğu ve önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıc
14. Hukuk Dairesi 2015/14383 E. , 2017/5007 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.02.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkillinin paydaş olduğu 67 parsel sayılı taşınmazda önceki paydaşların paylarını satış yoluyla davalıya devrettiğini, bildirim yapılmadığını, gerçek pay satış değerinin önalım hakkına engel olmak için tapuda yüksek gösterildiğini ileri sürerek, gerçek değer üzerinden davalı adına kayıtlı payın önalım nedeniyle iptal edilerek davacı adına tescilini istemiştir. Davalı vekili, taşınmazda fiili taksim bulunduğundan bahisle davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalı taraf her ne kadar fiili taksim iddiasında bulunmuş ise de taşınmazın hissedarları arasında yapılmış herhangi bir sözleşme bulunmaması ve tüm taşınmazın sadece dört hissedar tarafından kullanılmakta olduğu anlaşıldığından, fiili taksim iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili fiili taksimin ispatlandığından bahisle, davacı vekili ise muvazaa iddiasının ispatlandığından bahisle temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece yapılan keşifte, dava konusu taşınmazın 4 hissedar tarafından kullanıldığının tespit edildiği anlaşılmaktadır. O halde hem davacının hem davalıya yer satan satıcının kullandığı yer var ise fiili taksim savunmasına değer verilmesi gerekir. Ne var ki, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Hal böyle olunca; mahkemece, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.06.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.