Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. ... ile davalı vek. Av. ..."in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasının mahkemece yapılan açık yargılaması sonucunda, “Davanın zamansız açıldığı gerekçesiyle” reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda bozulmuş, yerel mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan açık yargılama sonunda davanın kabulüne, 400.000 TL alacağın 06.08.2012 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ve faizin KDV"si ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalı tarafından davacıya davaya konu borcun teminatı olarak verilen 15.05.2022 ödeme günlü, borçlusu ...... olan 400.000.000.000,00 TL miktarlı bononun davacı tarafından davalıya iadesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Hükmüne uyulan Dairemiz bozma kararında özetle; “Dava konusu paranın taraflar arasında düzenlenen 16.05.2002 tarihli protokolün “Borç” başlıklı 8. maddesine dayanılarak borç olarak verildiği ve bunun karşılığında 400.000,00 TL (eskipara ile 400.000.000.000,00 TL) senet alındığı, senede protokolün 8. maddesi belirtildiği gibi 15.05.2022 vade tarihinin yazılmış olduğunun dosya içeriğinden anlaşıldığı aynı protokolün 6. maddesinde yirmi yıl süreli intifa hakkı tesis edileceğinin de kararlaştırıldığı, buna göre protokolün 8. maddesindeki tarih ile senetteki vade tarihinin intifa süresi gözetilerek konulduğunun anlaşıldığı, bu sözleşmeden sonra davacı ile davalının kurucusu bulunduğu ... .. arasında 28.06.2007 tarihli 5 yıl süreli yeni bir bayilik sözleşmesi imzalandığı ve yeni sözleşmenin süresi sonunda bayi tarafından feshedildiğinin dosya kapsamından anlaşıldığı, böylece davacı ile dava dışı şirket arasında 28.06.2007 tarihinde yeni sözleşmenin imzalanması ile birlikte taraflar arasındaki 16.05.2002 tarihli sözleşmenin fiilen feshedilip edilmediği hususunun somut olay bakımından tartışılıp değerlendirilmesi ve taraflar arasındaki sözleşmenin 14/dd maddesindeki feshin sonuçları ile ilgili hükmün davanın sonucuna etkisi tartışılarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmesi gerekirken mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği” belirtilmiştir. Mahkemece Dairemiz bozma kararına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Bozmaya uyulmakla bir taraf lehine diğer taraf aleyhine usuli kazanılmış hak oluşur. Bu durumda mahkemece, hükmüne uyulan Dairemiz bozma kararı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılıp gerektiğinde konusunda uzman bir bilirkişiden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında bulunan davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 13/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.