17. Hukuk Dairesi 2017/5538 E. , 2019/12223 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin yolcusu olduğu, davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın tek taraflı kazasında müvekkilinin yaralandığını ve malul kaldığını açıklayıp fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat talebini artırmıştır.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bozma ilamı, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre,davanın kısmen kabulü 306,40 TL maddi, 3.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası nedeni ile cismani zarara dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, B.K.’nun 47. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır.
Zira, T.M.K"nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar, olayın meydana geliş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
3-Davacı vekili dava dilekçesi ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 21.10.2008 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talep edilen tazminatlara olay tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiş, mahkemece davanın reddine dair verilen ilk hüküm Dairenin 30.10.2014 tarih, 2013/11461 Esas, 2014/14677 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, bozma ilamına uyulmasının ardından yapılan yargılamada davacı vekili dava değerini 38.676,89 TL"ye yükselttiklerini açıklamıştır. Mahkemece, ıslahın yalnız bir kez yapılabileceği ve bozma ilamından sonra ıslah yoluna başvuramayacağı gerekçesi ile dava değerinin artırılmasına ilişkin 2. ıslah dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Mahkemenin bu kabulü dosya kapsamına ve yasaya uygun ise de davalı lehine vekalet ücreti takdir edilirken dava dilekçesindeki miktar yerine kabul edilmeyen ıslah dilekçesindeki tazminat miktarının esas alınarak davalı lehine vekalet ücretine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 19/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.