Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.06.2009 gün ve 2009/102 E-235 K sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 01.06.2010 gün ve 2009/10926 E., 2010/6543 K. sayılı ilamı ile;
(“...Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, Star televizyonunda yayınlanan “Her Açıdan” adındaki programa konuk olarak katılan davalının, dava dışı R.. M.. ile yaptığı karşılıklı konuşma sırasında söylediği sözlerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını istemiştir.
Davalı ise, katıldığı programda Türkiye’de siyasetin, siyasetçilerin ve siyasi tavırların tartışıldığını, örnekleme yaptığı konuşmasında davacının salt kişiliği ile ilgili bir değerlendirmede bulunmadığını, açıklamalarının tamamen tavır üzerine yapılmış bir eleştiri olduğunu, tarafların siyasi kişilikleri bulunduğu gibi davacının tavrının sürekli tartışılır olması, buna ilişkin birçok tartışmanın haber bültenlerinde de yer alması gibi somut gerçekler bir arada düşünüldüğünde davacının tavrını eleştirme hakkı bulunduğunu belirterek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Kişinin üstlendiği görev ne kadar önemli ise hakkında yapılan eleştirilerin o kadar yoğun ve gerektiğinde sert olabileceğinin kabulü gerekir. Eleştiri sert, kırıcı, küçük düşürücü olabilir. Bir haber veya eleştirinin; objektif olduğu, gerçek olaylara dayandığı, doğru bir amaca yönelik bulunduğu durumlarda kişilik haklarına saldırıda bulunulsa bile hukuki sorumluluktan söz edilemez.
Yerel mahkemece başbakan olan davacının siyasi kimliği ve konumu gözetilerek, ağır da olsa yapılan eleştirileri hoşgörü ile karşılanması gerektiği sonucuna varılıp istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir...”)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalının bir televizyon kuruluşunda yayınlanan programa konuk olarak katıldığı ve konuşmasında davacının şahsiyet haklarına tecavüz niteliğinde sözler söylediğini, davacıyı toplumun kin ve nefret duygularına maruz bıraktığını, bu durumun davacının manevi şahsiyetinde telafisi güç zararlar meydana getirdiğini, eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşan bu asılsız ve dayanaksız ithamların hoş görülmesinin ve kabulünün mümkün olmadığını, davacının kişilik haklarına, onur ve saygınlığına saldırı niteliğindeki eylemin “haksız fiil“ oluşturduğunu ileri sürüp, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, söz konusu programın Türkiye"de siyasetin, siyasetçilerin ve siyasi üslup konusunun tartışıldığı bir program olduğunu, davalının bir örnekleme yaptığını, davacının salt kişiliği ile ilgili bir değerlendirmenin sözkonusu olmadığını, olayın basın yoluyla yapılmış bir siyasi eleştiri niteliğinde olduğunu, davanın reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemece, davalının dava konusu edilen sözleri, siyasi sert eleştirilerin dışında kalıp, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmakla manevi tazminat talebinin kabulüne dair verilen karar; Özel Dairece, yukarıda metni aynen yazılı gerekçe ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler ile direnilmiştir. Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu yayında, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalının televizyon programında söylediği sözlerin, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup, siyasi eleştri sınırlarını aşmasına, davalının ifade tarzının üslup üzerine yapılmış bir eleştiri olarak mütaala edilememesine, davalının konuşmasında yer alan ifadelerde gerekli, yararlı ve ilgili olmayan nitelemeler ve yorumlar yapılmış olmasına, kamuoyunda husumet ve kuşku yaratıcı, Başbakan olan davacıya güven zedeleyici bir uslubun ve eleştiriyi aşan ifadelerin kullanılıp,bu ifadelerin amacını aşmasına, davacının sosyal kişilik değerlerine ve açıkça kişilik haklarına saldırı teşkil etmesine göre, davacı lehine manevi tazminata hükmedilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, tazminat miktarına ilişkin temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden, dosyanın bu inceleme yapılmak üzere Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme kararı yerinde olup, davalı vekilinin tazminat miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 18.05.2011 gününde, ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.