22. Hukuk Dairesi 2012/14997 E. , 2013/4379 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 15.04.2004 tarihinde şoför olarak çalışmaya başladığını, 04.12.2006"da yaptığı trafik kazası sonrası yıldırma politikasına başladığını, fazla çalışma ücretlerin çalışılan sürenin çok altında ödendiğini, işverenin işçiyi gemi adamı işçisi olarak göstermeye çalıştığını davacının kabul etmemesi üzerine tasarruf tedbirlerinden bahsederek Kocaeli-Dilovası’na nakletmek istediği yapılan naklin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22. maddesine aykırı olduğunu, 18.01.2007 tarihinde iş sözleşmesinin feshedildiğini belirterek, kıdem ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ücreti ve ücret alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davacının davalı şirkette 15.04.2004 tarihinde şoför olarak işe başladığını, Darıca Beldesi’nde görev yapan davacıya alınan tasarruf tedbirleri gereğince Kocaeli-Dilovası Müdürlüğünde şoför olarak çalışması bildirildiği halde davacı görev yerinde işe başladığını, bu nedenlerle 18.01.2007 tarihinde bildirimsiz olarak iş sözleşmesinin feshedildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda hesap bilirkişisinin düzenlediği rapora itibarla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Anayasanın 141. maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca kanuni unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Açıklanan kanuni gereklilik karşısında mahkemece karar gerekçesinde tarafların iddia ve savunmaları ile dosyadaki delillere göre davacının dava konusu her bir isteğe hak kazanıp kazanmadığı karar yerinde tartışılmadan görüşüne başvurulan hesap bilirkişisinin düzenlemiş olduğu hesap raporuna atıf yapılmak suretiyle karar verilmesi hatalı olmuştur.
Öte yandan kararın gerekçe kısmında davacı taraf yararına 6.657,90 TL davalı yararına ise 255,77 TL vekalet ücreti takdir edildiği belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında kararın gerekçe kısmında belirlenen vekalet ücreti tutarları ile çelişki yaratacak şekilde davacı yararına 449, 44 TL davalı yararına ise 1.117,08 TL vekalet ücretine hükmedilmesi, davalı yararına hükmedildiği belirtilen vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine denilerek hükmün kendi içinde çelişki doğuracak şekilde 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olarak karar verilmesi de hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.