14. Hukuk Dairesi 2016/14024 E. , 2019/5912 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25/05/2009 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna dayalı müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirme talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 02/02/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davalılara ait binanın kendi taşınmazının karşısında kaldığını ve davalılarca binaya ait çatının en az 1 metre yükselterek müvekkilinin görüş alanını kapattığını, belediyeye yapılan başvurunun sonuçsuz kalması üzerine iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını beyanla, davalı yapılarından kaynaklanan müdahalenin men’i ile yükseltilen çatının yıkılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, çatı tadilatının projeye uygun yapıldığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalıların inşaatı projeye uygun hale getirdikleri gerekçesiyle davanın konusuz kalması sebebi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili olmayıp, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunması yeterlidir. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için mülkiyet hakkının kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve bizzat Medeni Kanunun 737. maddesi hükmüne ters düşer.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu madde uygulamasında doğrudan bir tecavüz söz konusu olduğundan, ayrıca katlanma sınırını aşan bir zararın bulunup bulunmadığını, mülkiyetin taşkın kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya gerek yoktur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacının projeye aykırılık iddiası ile açtığı davada davalıların inşaatı projeye uygun hale getirmesi nedeniyle mahkemece davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle hüküm tesisine yer olmadığına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Dava, komşuluk hukukuna dayalı olup, çatının yükseltilmesi olgusuna dayandırıldığından, dava konusu işlemle inşaatın asıl projesine uygun hale getirildiği ve bu manada davacının bir zararı bulunmadığı, öncesinde davalıların projeye uygun yapılmayan hatta davacının görüş açısını da genişleten projeye aykırılık durumuna karşı davacının dava açmasında hukuki yararın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yasal koşulları oluşmayan davanın reddi yerine, davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle hüküm tesis edilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesi doğru görülmediği gibi, davalılar davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden aleyhlerine yargılama giderlerine hükmedilmesi de doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekili temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.