10. Hukuk Dairesi 2011/1325 E. , 2012/7378 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 01.03.1998 – 19.09.2008 tarihleri arasında biriken yaşlılık aylıklarına işlemiş olan yasal faizin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkeme, davanın kısmen kabulüyle, hizmet tespitiyle birlikte yaşlılık aylığı istenmesinin mümkün olmadığı ve hizmet tespiti kararı kesinleştikten sonra davalı Kurum açısından bağlayıcı olacağı gerekçesiyle, hizmet tespiti kararının kesinleştiği 17.11.2005 tarihinden itibaren dava tarihine kadar işlemiş olan yasal faizin tahsiline karar vermiştir.
Hükmü, tarafların avukatlarının temyiz etmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının avukatının temyiz itirazlarının REDDİNE;
2-)Davacının avukatının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Alacaklının, nakdinden bir süre için yoksun kalması nedeni ile nakdin kullanılması olanağını borçluya bırakması karşılığında elde ettiği, miktarı kanun, ya da, hukuki işlem ile belirlenmiş, para borçları açısından özel olarak düzenlenen, tahsil için zararın ve kusurun varlığı şart olmayan bir tür tazminat, bir medeni semere olarak tanımlanan faiz kavramı kapsamındaki temerrüt faizi; muhtemel zararların giderilmesi amacıyla doğrudan doğruya yasa koyucu tarafından öngörülmüş bir karşılık olup, talep edilebilmesi için gerçekten bir zarar görülmüş olması gerekli değildir. Bu konuda borçluya bir ispat hakkı tanınmadığı gibi, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması da şart değildir. Borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olarak, alacaklının aksi iddia olunmayan farazi zararının asgari oranda giderilmesine yönelik, para borcunun fer’isi niteliğindeki (BK. Md.113/2 ve 131) faizin, asıl alacakla birlikte sona ermemesi için saklı tutulması, ya da, halin icabından saklı tutulduğunun anlaşılması da yasal bir gerekliliktir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında değerlendirme yapıldığında; 17.11.2005 tarihinde kesinleşen mahkeme kararıyla davacının (yaşlılık aylığı bağlanması için eksik olan) Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verildiği, bundan sonra davalı Kurumun geriye dönük olarak 01.03.1998 tarihinden itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağladığı, Yargısal sürecin, temerrüt faizine hak kazanma koşulları üzerinde herhangi etkisi bulunmadığı, kaldı ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 28.09.2011 tarih ve .... sayılı ilamında benimsendiği üzere, hizmet tespiti davasında aylık bağlanması isteminde bulunmanın mümkün olmasına göre ve birikmiş yaşlılık aylıklarının toplu olarak gönderildiği 21.10.2008 tarihinden önce faiz istemini içerir eldeki davanın açılmasıyla, fer’i nitelikli faiz hakkının ödemeyle ortadan kalkmasının yasaya uygun olarak önlendiği de belirgin bulunduğundan, davacının, birikmiş aylıklarının ait oldukları aylar ve ödenmeleri gereken tarihler ile 506 sayılı Kanunun 116. maddesinde düzenlenen 3 aylık süre gözetilerek belirlenen yasal faiz alacağının hüküm altına alınması gerektiği gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davacıya iadesine, 30.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.